Orta Reklam

Türk Ceza Kanunu

21 Şubat 2014 Cuma AhmetZekiTasgar Tarafından Yazılmıştır.

Daha önce konu ettiğimiz üzere Tanzimat döneminde bir Ceza Kanunu yapılmış ve geliştirilmişti. Ancak, bu yeterli değildi. Yeni bir Ceza Kanunu’n yapılması şarttı... Yeni Ceza Kanununun hangi gereksinimden doğduğu ve hangi gereksinimleri karşılayacağı Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey tarafından etraflıca ortaya konulmuştu. Buna göre, Türk milleti’nin hak ve davası bugünkü Ceza Kanunu’nda yeteri kadar yaptırma gücüne sahip değildi. Yürürlükte olan Ceza kanunu’n seksen sene kadar önce yapılmıştır. Bu kanun saltanat döneminin, yalnızca kişisel çıkarlarını savunmak ve kendi durumunu korumak için yapılmıştı. Bu yüzden gerekli yaptırım gücüne sahip değildir. Bazı maddeler eklenmiş ise de, bunlarla eski maddeler arasında bağ kurulamamış ve bu kanun bilimsel değer ve niteliğini bugün için kaybetmiştir.
Mahmut Esat Bey, inkılâbı ve cumhuriyeti ifade ve çıkarlarını savunmak için, memleketin durumu ve ceza ilminin son ilerlemelerini göze alarak hazırlanan bu kanunun çok demokratik olduğunu, hazırlanırken en çağdaş durumda olan İtalyan Ceza Hukuku’ndan yararlanıldığını ifade etmiştir.
İki hafta önce kabul edilen Medeni Kanun’dan sonra, Mecliste Türk Ceza Kanunu gündeme gelmişti. Ceza Kanunu’n maddeleri çok sertti. İnkılâpların tutunabilmesi için böyle olması da şarttı. Ancak, bilimsel olan bu kanundan Türk milleti’nin çıkarlarını sevenlerin korkmamasını Mahmut Esat Bey şöyle ifade etmişti: “Memleketimizi sevenler, bizden olanlar, Türk inkılâbına iyilik dileyenler, namuslu insanlar, bu sert Ceza Kanunu’nda kendilerine bir sığınma yeri bulacaklardır. Bu Ceza Kanunu namuslu insanlar için dokunulmazlık belgesidir.”
Daha sonra, kanun hakkında Adalet Komisyonu Sözcüsü Yusuf Kemal Bey ile Zonguldak Milletvekili Tunalı Hilmi, Dersim Milletvekili Fikri Bey de konuşmuşlar ve yeni Ceza Kanunu tasarısı oylanmış, i Mart 1926 da kabul edilmiş9, 13 Mart’ta 1926’da yayınlanmış ve 1 Temmuz ig26’da yürürlüğe girmiştir. Böylece, saltanat haklarını savunan yasanın yerine, Türkiye Cumhuriyetinin haklarını savunan ve inkılâpların tutmasını ve uygulanmasını sağlayacak olan, çağdaş, bilimsel bir yasa olan Ceza Kanunu ile çağdaş dünyaya doğru bir adım daha atılmıştır.
Çağdaş bir ilerleme düzenine girmiş olan Türkiye’de hakim haklarının düzenlenmesinin zamanı da gelmişti. Ülkede adaleti sağlayacak kişilerin haklarını koruyacak olan adliye, yalnızca bir hükümet kuruluşu değil, aynı zamanda bir devlet kuruluşuydu. Adliyeye cumhuriyetin getirdiği güvenliği verebilmek için onun belli bir programa göre yürümesini sağlamak ve bu hususta bilimsel adımların atılması şarttı. Devletin önce, adaleti dağıtma görevini üstlenen kişilerin ilkin bilimsel yeterliğe sahip olmaları, ikinci olarak onların hiçbir etkive nüfuz altında bulunmamaları ve görevlerinin güvenilir, yükselme ve ilerlemelerinin düzenli kurallara bağlanması, üçüncü olarak bağımsızlıklarının yasa güvencesi altında bulunması şarttı. Bu üç hususun, yani yargıçların bilimsel yeterliliği, görevlerinde bağımsızlıkları ve ilerleme düzenini kapsayan yasa tasarısı 3 Mart 1926’da kabul olundu. Aynı gün Adlî Tıp Yasası ile Yargıtay’ın genişletilmesi hakkındaki kanunlar da çıkarıldı. 22 Mart 1926’da Memurin Kanunu ile Maarif Teşkilâtı hakkındaki kanundan sonra, 22 Nisan 1926 Borçlar Kanunu çıkarıldı.

0 yorum: