Kimyasal Bağın Tarihsel Gelişimi
Democritus, (M.Ö. 460 - 370)lü yıllarda yaşamış "Atom veya bölünmeyen öz" teorisi ile ünlenmiştir. Buğdayın bölünerek una dönüşmesi, büyük kum taneciklerinin ufalanmasını, hatta en saf madde olan altının bile aşınmasını görüyor, öyleyse atom; “maddelerin bölünemeyen en küçük birimi olmalıdır,” fikrine götürüyordu. Ona göre hareket, hem maddelerin hem de onların en küçük tanecikleri olan atomların özelliğidir. Atomların bir arada tutularak maddeyi oluşturduğunu var sayıyordu. Demokritos’a göre bütün maddelerin atomları aynı, ancak atomların dış yapıları farklıydı. Örneğin suyun atomları pürüzsüz olduğundan kaygan ve akışkan, demir atomları sert ve pürüzlü olduğundan bir birlerine yapışıklardı.
Empedokles, (M.Ö. 490-430),Aristo ile aynı düşünceleri paylaşan Empedokles, kendinden önceki doğa düşünürlerinin temel öğe (arkhe) olarak belirlediği, su, ateş ve havaya toprak öğesini de ekleyerek, hepsini bir arada kullanan ilk düşünür olmuştur. Empedokles'e göre bu dört temel öğe, sevgive nefret (iticilik) gücü ile birleşip ayrılırlar. Bir başka deyişle sevgi ve nefret de, maddeyi meydana getiren temel öğelerdendir ve değişimleri açıklamak için kullanılmışlardır.
Empedokles'in iki önemli düşüncesi vardır: Bunların ilki, temel öğenin birden fazla olduğunu kabul etmesidir. Kendisinden önceki düşünürlerin öne sürdüğü temel öğeler su, hava ve ateşti. Empedokles ise bunlara bir de toprak öğesini eklemiştir. Diğeri ise ;" bu dört öğe baştan beri vardır. Bunlar ne değişir ne de yok olur, yani başlangıcı ve sonu yoktur. Evrende bunların miktarları hep aynı kalır. Her şey bu dört öğenin belirli birleşmelerinden oluşur"der Empedokles'in kendisinden sonra gelen düşünürler arasında özellikle Aristoteles üzerinde etkisi olmuştur
Aristoteles'e göre her maddenin atomu aynı olmasına karşılık madde içindeki atomların yerleşimi ve düzeni değiştiğinde yeni bir madde oluşmasına neden oluşuyordu.O'na göre atomlar harflere benziyordu ve yerleri değiştirildiğinde harflerle nasıl yeni kelime yada cümle yada bir kitap yazılabiliyorsa,atomların da yerlerinin değiştirilmesi maddelerin farklı formlarını oluşturuyordu.
Eskiden bilim insanlarının atomları bire arada tutan onların çengelli yapıya sahip olmalarıydı:Bu modele çengelli iğneler modeli denir.. Atomlar bu çengeller sayesinde tutunarak bağları oluşturuyordu.Günümüzde bunun tamamen yanlış olduğu bilinmekte ver günümüz modelleri ile uyuşmamaktadır.
Suyun çengelli iğne modeli
Dalton'un atomları bölünemez ve içi dolu küreler olarak benimsemesi. Atom modellerinin hızla gelişmesine bir başlangıç oluşturmuştu.Birbirine benzeyen atomların birbirini itmesi gerektiğini savunmuştu.Oysa günümüzde atomları bir arada tutulmasını sağlayan kimyasal bağların oluşumunda negatif yüklü elektronların rol aldığı bilinmektedir. .
Bağ kavramındaki gelişmeler, Avagadro’ nun bazı atomların molekül şeklinde bulunabileceğini açıklamasıyla hız kazandı. "İki atom bir arada bulunuyorsa mutlaka bu atomları bir arada tutan bir kuvvet olmalı" fikri bilim adamlarının ilgilerinin bu konuya odaklanmasına neden oldu
Bu gün biliyoruz ki kimyasal bağ; atomların elektron alış verişleri ve ya ortaklaşa kullanmalarıyla oluşmuştur.
Kimyasal Bağın Tarihsel Gelişimi
1 Mart 2014 Cumartesi AhmetZekiTasgar Tarafından Yazılmıştır.
0 yorum: