Orta Reklam

Batı'nın Çöküşünün Ana Temelleri (Darwin’in Sapık Düşünceleri)

17 Şubat 2014 Pazartesi AhmetZekiTasgar Tarafından Yazılmıştır.



1830 ve 1840 ihtilallerinin, batı toplumunu, siyasal, sosyal, fikirsel yönden alt-üst ettiği bir dönemde Darwin, 1859 da “Türlerin menşei” 1871 de de “insanın esası” adlı kitaplarını yayınladı.
Şöyle diyordu: “Yaratan-ki bu doğadır-asılda insanı yaratmayı kastetmemiştir. İnsan ilk doğuşunda bugünkü gibi mükemmel bir yaratık değil, sadece bir hayvandan ibarettir. “Bir kelime ile insanı “Hayvan menşeine” icra eden ve görüşlerini bu esas etrafında köpürten Darwin’e maalesef kilise karşı koydu.
İlim dışı tutumlar içimde batıl ve yanlış inançlar yayan kilisenin halk efkârı üstünde hiçbir tesiri kalmamış, Rönesans ve reform akımları kiliseyi itirazını dinletemez olmuştur.

Tam bu noktada genel bir dava stratejisini belirtmek mecburiyetindeyiz.
Haklı ve gerçek bir davayı, basit, ahlaksız, cahil ve ehliyetsiz kimseler savunurlarsa, onların düşük şahsında o hak ve gerçek olan davada çöker.

Böyle olmuştur. Batı insanı kendilerini en süfli bir nazariyenin dar kalıpları içinde hayvan menşeine irca eden Darwin’i sırf kiliseye karşı olduğu için desteklemişlerdir. Darwin, şu manevi ve ahlaki temelleri yıkmıştır:

a.       Allah’a ve ilahi doktrinlere olan inancı yıkmış, yerine “Doğanın ulûhiyeti” inancı koymuştur. Ona göre yaratan doğadır.
b.      İnsanı üstün yüce, asil bir varlık olduğu, mahlûkatın en şerefli ve Allah’ın makbul bir yaratığı olduğu inancını çökertmiş, insanlığı gerçekte de üstün yönlerini hayvan seviyesine düşürmüştür.
c.       Metafizik hakikatlere olan inancı yıkmıştır. İnsanla ruh ilişkilerinin en (……) sıfatları, yaşanan fizik gerçeklerin ötesinde soyut alemde devam etmektedir. Bu bilinmezlikler âlemidir, insan teessüs ve tefekkürünü Allah’a ve bu yönsüz istikamette namüteaabi olgunluk, iyilik, güzellik ve doğruluğa çeker. Metafizik âlem kadar gerçektir, mutlaktır. Her âleme hâkim kanunları, reddetmek ne kadar irrasyonel ve cahilce bir tutum, hatta deliliğe yakın bir davranışsa, akıl ötelerini kurcalayıp metafizik kanunlara vakıf oldukça onları da red ve inkâr o kadar ters bir davranış olur. Darwin, metafiziği inkârla fizik âlemine saplanıp kalmış ve batı toplumunda bir de bu noktadan materyalist bir görüşün filizlenmesine yol açmıştır.
ç. Her türlü hukuk, ahlak örf ve toplumdaki üstün kurallara duyulan hürmeti yıkmıştır.
d. Her şey doğa kanununa tabidir. Her şeyin evrimi doğanın kanunları içinde olur derken bir taraftan insana hiçlik felsefesini telkin eden ve çağımızın bunalımlarının temel felsefesi olan (existen tralisme)’e bir zemin sağlamış, diğer taraftan örneğin aile, kadın ve cinsel iffet problemlerini doğa kanununa ve evrime göre değerlendirerek bu mana temellerini de sarsmıştır.

4.Freud’un Sapık Düşünceleri:
Yine aynı çağ içinde, bir Yahudi olan Freud doğmuştur. Doğumu 1856 senesidir. Freud’u Darwin’in fikirleri ile çalkalanan bu çevre yetiştirmiştir. Dr. Freud batının çöküşünü “hayvani içgüdüler” noktasında esaslı bir kanala çevirmiştir. Marx ve Engels “Açlık” hissini istismar ederken, Dr. Freud da “Cinsi saik” hissini ele alarak görüşlerini bunun etrafında topladı. Diyardaki-şöhret ve bu cinsel arzunun tatmin gereksinimi beşeri yapının temel faktörü ve birinci muharrik kuvvetidir. Her şey cinsel duygudan doğmuş ve doğmaktadır. Çocuk cinsel Saikler bağlanır. Büyüdükçe bu saik çocukta dış yasaklarla kompleks meydana getirir. (Freud, öküzler âleminden bir örnek vererek devam ediyor) Birçok erkek hayvanın dişiye sahip olma içgüdüsü aralarında kıyasıya bir kavgaya yol açar. Neticede en kuvvetli olan kazanır. İnsanlık tarihinde cinsel saik etrafında bir mücadele ibarettir. İlk beşeri topluluklarda erkek çocuklar babalarını kıskanarak öldürmüşlerdir. Sonra pişman olunca “Babana tapma dini” doğmuştur. Zihinlerinde babalarının bazı hayvanlarla birleşince “Kutsal Hayvan fikri ile Totemizm doğmuştur…”
Dr. Freud’da görülen safha da evvelkiler gibi insanın en ulvi ve aziz duygularını tam bir Yahudi tahrifatçılığı ile yıkmaktan ibarettir.

Bu ahlak sarsıcı, inanç törpüleyici sözde ilimsel nazariyelerin tesiri ile toplum karışmıştır. Batıda hiçbir manevi temel ve yaptırım tanımayan bilhassa genç kuşak tam bir delilik çığırına sürüklenmeğe bağlanmıştır. Şehveti esas olan gazeteler, müzik, resim, piyes ve hikâyeler ortaya çıkmıştır. Batı insanı bu çağda dünyanın en korkunç manevi işkencesine tabi tutulmuştur. Sinemanın doğuşu Freud’un zamanına rastlar. Aslında soyut bir kültür ve telkin aracı olarak rakipsiz bir olanak ifade eden ve bu soyutlama içinde günah ve sevapla yaftalanmayacak olan sinema soyut planda ciddi istisnalar bir tarafa bırakılırsa batı ve doğu toplumlarını çılgınlığa, fikirsizliğe materyalizme, dünyeviliğe, ucuzluğa ve neticede çöküşe götüren bir araç olmuştur. Günümüzde çoğu Yahudi olan veya onlara tabiiyet gösteren film enternasyonalizmi lehindeki çılgın gayretlerini belirtmek yeterli olacaktır.

0 yorum: