Orta Reklam

Mantığın Tarihçesi ve Gelişimi

18 Şubat 2014 Salı AhmetZekiTasgar Tarafından Yazılmıştır.

Mantığın kurucusu Aristoteles (M.Ö. 384-322)'tir. Aristoteles'ten önce de mantıksal düşünme konusunda çabalar ve dağınık bilgiler vardı. Ancak Aristoteles mantığı sistemli bir bilgi alanı haline getirmiştir. Bu anlamda, Aristoteles mantığı bulan kişi değil, ama onu sistemli ve düzenli bir biçime dönüştüren ilk kişidir. 

Aristoteles'in mantık üzerine yazdığı altı kitap, kendisinden sonra Organon (alet, araç) adı altında toplanmıştır. Bu altı kitap: Kategoriler, Önermeler, Birinci Analitikler, İkinci Analitikler, Topikler ve Sofistik Kanıtlar adlarını taşır. 

Daha sonraları bu kitaplara yine Aristoteles'in yazdığı Retorik ve Poetika ile Porphyrios'un (Porfiryos, 232-304) yazdığı İsagoji adlı kitaplar da eklenmiştir. 

Organon, Antik Çağın sonlarına doğru Porphyrios tarafından basitleştirilmiş ve M.S. 6. yüzyılda Boethius (Boetyus, 470-525) tarafından Latince'ye çevrilmiştir. Mantık üzerine yazılmış en eski ve en temel eser sayılan Organon'da Aristoteles, terimler, önermeler, akıl yürütme biçimleri, çeşitli kanıtlama yolları üzerinde durmuştur. Özellikle kıyas (tasım) dediğimiz tümden gelimsel akıl yürütmeye önem vermiştir. 

Orta Çağ boyunca Aristoteles mantığı çok büyük önem kazanmıştır. Kıyas (tasım) bin yıllık Orta Çağ süresince teolojinin (ilahiyat) ve özellikle Tanrı kanıtlamalarının en etkili aracı haline getirilmiştir. Orta Çağ Avrupa'sında kilisenin egemenliğinin savunucusu olan skolastik düşünce, Aristoteles'in tümden gelimsel akıl yürütme biçimini en önemli dayanak olarak kullanmıştır. 

Öte yandan İslam dünyasında da Aristoteles'in büyük etkisi vardır. Bu etki Aristoteles'in mantık çalışmalarının Arapçaya çevrilmesiyle başlamıştır. İslam felsefesinin en parlak dönemi olan M.S. 9-13. yüzyıllar arasındaki dönemde, pek çok düşünür Aristoteles'ten etkilenmiştir. Önemli İslam mantıkçıları arasında Farabi (870-950), İbn-i Sina (980-1037) ve Razi (?-1209) örnek gösterilebilir. 

Orta Çağ boyunca hem doğuda hem batıda etkili olan Aristoteles mantığı, Rönesans'la birlikte yoğun eleştirilere hedef olmuş, önemini yitirmeye başlamıştır. Dinsel düşünüşün, yerini akılcı düşünüşe bırakmaya başlaması ve doğa bilimlerindeki gelişmeler tümden gelimsel mantığın yetersizliğini ortaya çıkarmıştır. Aristoteles mantığın bel kemiğini oluşturan kıyas, yeni bir bilgi üretmiyor, sadece öncüllerdeki bilgiyi açığa çıkarıyordu. Bu nedenle bilimlerin gelişmesinde rolü yoktu. Yeni Çağın doğa bilinci anlayışı çerçevesinde, F. Bacon (Beykın, 1561-1626) tüme varım mantığım içeren deneysel yöntemin geçerli olduğunu göstermiştir. 

R. Descartes (Dekart, 1596-1650), P. Ramus (Ramü, 1515-1572) gibi düşünürler tarafından bilimsel yöntem konusu Yeni Çağda ön plana çıkarılmıştır. Aristoteles mantığının şiddetli eleştiriler sonucu gözden düşmesi, yeni bir mantık arayışını doğurdu. Sembolik mantık, bu arayışların bir sonucu olarak gelişmiştir. 

0 yorum: